10 Ağustos 2015 Pazartesi

''Et satmak'' denilince aklıma ilk ''kasap'' gelen yıllarımı geri verin bana

Yediğiniz yemeğin gerçek tadı ne zaman gelir biliyor musunuz?
-Bilmiyorsunuz.

Hala bir umudunuz varsa, bu ne demektir biliyor musunuz?
-Bilmiyorsunuz.

Peki bunlar arasındaki çapraz bağı biliyor musunuz?
-Bilmeyin. En iyisi bilmemek ama yazının sonunda söyleyeceğim, bekleyin.



Başına gelen her kötü şey için savaşmak yerine alışmaya çalışmak nasıl bir şeydir bilir misin kuzen? Bilmiyorsun amına koyim. Neyi biliyoruz ki zaten, değil mi? Her şeyi bilip bilmezlikten gelmek mi cahillik, yoksa hiçbir şey bilmeyip her şey hakkında iki cümle kurmaya çalışacak kadar eksik hissetmek mi? Hangi sebep daha fazla yapıştırır seni bu hayata, hangi insan daha iyi sarılır acılarını unutmak için bir başkasına, ya da hangi amaç uğruna ölmek, seni tatmin eder yaşamaya devam etmek için... Hep boş kuzen. Ne yazarsam yazayım, ne söylersem söyleyeyim, asla iyi hissetmemi sağlamıyor. Geçen kafa dinlemek için köye gittim. Olmadı. Olmuyor. Kapanda hissedip de çıkmak yerine yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor gibiyim. Biriyle konuşmak iyi gelmiyor artık. Birilerine anlatmak hiç iyi gelmedi zaten. Evveliyatını siktiğimin dünyasına Hakan Günday'ın dediği gibi ''saplanmaya'' mı geldik gerçekten? Peki, ama neden bunca çaba. Hiç düşündün mü kardeşim teknolojinin neden geliştiğini? Ne için kendimizi yırtmaya çalışmamızın karşılığı? Aklımda o kadar çapraz ateşe alınmış soru var ki üç gün kalkmamam gerekir yazmaya çalışırsam. Eminim o zaman da bitmez. Tam bitti derken tekrardan başlıyor soru işaretleri. ''Allah olmasaydı ateistler de olmazdı'' diyen Ralp Waldo Emerson gibi düşünüyorum, eğer kurtuluş olmasaydı, içimdeki kapan ve kaos da olmazdı diyorum ben de. Gerçekten böyle düşünüyorum. Hiç yaşadın mı bilmiyorum, hani böyle heyecanla birilerine anlatmaya çalıştığın, içine sığmayan ve paylaşmak istediğin bir şey vardır ya, ama anlattığın kişinin zerre sikinde olmaz. Hatta ''ha - he- hımm - anladım'' gibi yarak kürek cümlelerle geçiştirilirsin üstüne bir de. Ha işte öyle duruma kaç kere dayanabilirsin, kaç kere görmezden gelebilirsin, kaç kere devam edebilirsin anlatmaya? Ben milyonlarca-kezinden sonra tam tersini yapıyorum artık. Kim olduğu, ne olduğu önemli değil, ''siktir git sana ne yarrağım'' diyebiliyorum gönül rahatlığıyla.


Karakola gidip gözlerimle gördüğüm cinayeti anlattıktan ve devamında da karakol amirinin gözlerini pörtleterek dinledikten sonra ''nerede oldu bu olay?'' diye sormasının ve benim de ''içimde'' diye cevap verip, polis memurlarının zor bela karakoldan dışarı atmasının üzerinden sadece 2-3 saat geçti. 



İnsan, korkusu olmasa Allah'ı düşünmez miydi la harbiden? bunu düşünüyorum amına koyim kaç gündür. O anasını siktiğimin köyünde tek başımayken ve ''makat'' dedikleri o tahtadan yapılmış uzun oturağa sırtüstü yatıp, ayaklarımı duvara paralel uzatıp tavanı seyrederken sorduğum tek soru buydu; ''korkmasam sana ihtiyacım olur muydu?'' Harbiden nankör müyüz; Abese suresinin 17'nci ayetinde yazdığı gibi? Allah bizi bile bile neden böyle yapmış olabilir lan hiç düşündün mü, korkmanın ötesine zıplayıp? Sen de hacı hocaların siktiği götlerden biri misin yoksa!


Albert Camus, Veba eserinde; ''eğer tanrı olmasaydı, insan bir aziz olabilir miydi; bu benim bildiğim tek samimi problemdir.'' demiş. Gerçekten bir amacı var mı dünyanın? Yani, amaçsızlığı seçmek için tüm amaçları görüp, yaşayıp, araştırıp, kafayı patlatıp, gerekirse doğrultuda ölmek mi gerekiyor? Amaçsızlığı seçsen bile ''bir amaç'' uğruna yaşamaktan mı ibaret hayat? Belki de öyle. Düşünsene moruk, amacın yok fakat götünü yırtıyorsun doğru şeyler yapmak için. Ne kadar saçma değil mi? Bunu görünce ''harbi la amaç yoksa neden düzgün yaşamaya çalıyoruz amuğa goyen'' deme, çünkü sen o amaçsızlardan daha sikindirik işler peşindesin anasını sikeyim. Ya ben cidden sıkıldım. Yani ne yapmam gerekiyor bilmiyorum. Allah'a dua edip, ona sığınıp topu ona mı atayım? Tıpkı Galatasaray teknik direktörü Hamza Hamzaoğlu'nun; ''İbrahimoviç çok iyi topçu, kim görmek istemez ki takımında, yani gelirse süper olur...'' deyip, topu kulüp başkanına attığı gibi. Ben bunu samimi görmüyorum lan. Samimi kelimesi buna çok uzak.


Köyde amcamla biraz beyin fırtınası yaparken, elindeki bira şişesini kafasına dikip, ben de bir şeyi merak ediyorum aslında dedi. Ve aynen şöyle devam etti moruk; ''kitapta kadere iman diye bir şey var. Yani doğduğun, yaşadığın ve öldüğün her şey önceden bellidir. Buna inanmalısın. Bir de ahiret gününe iman var. Yani burada ne yaparsan yap, öldükten sonra yaptıklarının hesabı vardır. Eee şimdi baştan çelişki yok mu; elime senaryoyu vermişsin, sonra ben karışmam diyorsun... Boş amına koyim, fazla derine dalmamak lazım. Çünkü bunu sorduğum hiçbir hoca tatmin edici cevap vermedi bana...'' O an zaten kafamda filler sikişiyor, bir de amcam üstüne boşalttı bunu amına koyim. Yani kapanda olmaktan daha korkunç, buna alışmaya çalışmak lan. Bunu soran adam doktor lan. Anlıyor musun?


Benim canımı, midemi bulandıracak kadar fazla sıkan tek şey aynen şu moruk; ''dinde zorlama yoktur, vazelin vardır'' düşüncesinin gerçeklik payının somut halini görmek ve yaşamak. Yani diyorum ki; Müjde Ar'ın, kafasını cama sıkıştıran Cemil ismindeki elemana; ''Cemil yapma, yapma Cemil, n'olur yapma...'' diye bağırmasından daha iğrenç değil mi; kendi rızanla domalıp da ''nolur sikme'' demek?
Anla lütfen.



2+2'nin cevabını bilmeyen insan ne kadar eğitimsiz ise ben de o kadar geri zekalı hissediyorum Kuran-ı Kerim'i her okuduğumda. Abi ya anlamıyorum, ya da çok fazla anlam yüklediğim için beyin error veriyor. El alışkanlığımın da amına koyim. Error ney amın feryadı, hata demek çok mu zor! Senin de hayat damarlarını sikeyim Cihan. Hazır damar demişken, doktorlar yanlış damarı keserse ve bunun sonucunda da hasta hayatını kaybederse vicdan azabı çekerler. Bomba imha ekibi de bombayı etkisiz hale getirirken yanlış kabloyu keserse kendi hayatlarını kaybederler. Bu ikisi arasında seçim yapmam gerekirse bir gün, bomba imha ekibindeki parçalara ayrılan o adamı seçerim, hiç düşünmeden. Araya sıkıştırayım dedim, heheeh.


Yalnızlığın boyutunun en alt tabakasını ölçecek bir tabir olmasa da en zirvesi için yapılabilecek tek tarif ''Allah kadar yalnız olmak'' cümlesidir. Neden mi? Çünkü biz yetinmiyoruz. Ya herro, ya merro sözünün doğrultusunda sadece hayatımızın amaç kısmı için ortalarda olamayı seçiyoruz, istemsizce. Bknz. Korku* Her neyse. Küçükken, okulda ''yalnızlık Allah'a mahsustur'' dediğinde öğretmen, bir arkadaşım kalkıp ''melekleri adamdan saymıyor mu örttmenimmm'' diye sormuştu. Öğretmen o kendini hiç bozmadan ''yani eşi ve benzeri yok evladım, ondan öyle denmiştir o söz'' demişti ve o soruyu soran çocuk da anlamış gibi ''heaaaa taaammmm'' deyip oturmuştu. Öğretmen de rahat bir nefes almıştı verdiği ''doğru'' cevap için. Ben de o gün aynen şunu yazıp odasının altından atmıştım içeri; ''Yalnızlık eşi ve benzerinin olmamasıysa nasıl oluyor da insanlar yalnızlığı tarif edebiliyor? Tarif edebilmek için görmek ve hissetmek gerekir. Ben tadına bakmadığım yemeği size nasıl anlatabilirim? Ya da bilmediğim yemeğin tarifini nasıl verebilirim? Bence bu kadar saçma cevaplar vermeyin'' Sonra aynı öğretmen benim okuldan ceza almamı sağladı. Siz siz olun cut-up taktiğini deneyin böyle durumlarda. El yazım yüzünden aldığım cezanın da amına koyim, Meryem öğretmenin de. Amına koduğumun sistemi sizi sikmeye devam eder umarım. Orospu çocukları!


Peki, mutlu muyuz?
Nedir abi mutluluk? Ne işe yarar, ne kadarı zararlı, ne kadarı kafa yapar, ne kadar... anasını sikeyim ben daha yataktan kalkar kalkmaz mutluyum diyemiyorum. Hiç öyle uyanmadım. Yalnızım ama mutluyum, tek kolum yok ama mutluyum, bu amına koduğumun x ilacı olmadan yaşayamam ama mutluyum, kanserim ama mutluyum, kazık yiyorum ama mutluyum, annem öldü ama mutluyum, bla bla bla... insan değiliz lan. Bize yüklenen şeyleri deştikçe çıldırıyorum. Benim mutluluk anlayışım ile x kişinin mutluluk anlayışı asla aynı değil fakat bu çarkın içinde yine de birbirimize değmeden mutsuz olabiliyoruz. Seni ne mutsuz eder dersem, düşünürsün bir parça. Her kötülükte olduğu gibi. Abi mutluluk saniyelik olaysa, neden bundan bilmem kaç yıl sonra mutlu olmak için şu anın anasını sikiyoruz? Ya da vaatlerle yaşıyoruz lan! Kafayı sıyırmak üzere değil de sıyrılmış yerleri geri dolduruyormuş gibiyim. Oğlum, bundan 10 yıl önce köye gitmek mutluluğun zirvesiyken, şu an gitmek tam tersinin zirvesi. Anlayabiliyor musun?

Hayatının en önemli parçasını kaybettiğinde bile kafanı meşgul edecek şeylerin olması ve onlarla ilgilenmek zorundaymış gibi hissettiğini bildiğin halde kendini durduramamak ne kadar orospu çocuğu bir durumdur bilir misin? Başını bilirsin orospu çocuğu. Sen en fazla sanalda gezmeyi, onun bunun sözünü çalmayı, kızlarla (erkeklerle) konuşmayı, otuzbir çekmeyi, duyarlı (davranıyormuş) gibi davranmayı, başkasının günahını hesaplamayı ve o üstte söylediğim şeyi fark etmeden yapmayı bilirsin en fazla. Asla fark edemeyeceksin. Asla! Bunun için senden de en az kendim kadar nefret ediyorum dalyarak.


Tyler'ın; ''Mona Lisa bile dağılıyor'' sözünden yola çıkarak söylüyorum, bu dünyada çağ atladıkça yapılan her ''doğru'' şey lanetlenecektir. Emin olun böyle. Geçmişte ''güç'' olan her gösteriş, şimdinin insanlık dışı örneklerinden sadece bir tanesidir. Bak fark etmeni sağlayayım; 50 yaşındaki peygamberin, 9 yaşındaki kız çocuğuyla evlenmesini, şu an herhangi bir insan için kullanırsan ''ahlak dışı'' olarak gösterilir. Fakat o zamanda buna kimse karşı çıkmamıştır. Ya da köle olarak satılan insanları getir gözünün önüne, hatta Osmanlı'daki haremi al eline. Fark ediyor musun?


Maalesef yok olmuyoruz.

Maalesef!

Çünkü ''ölmek ya da ölememek'' bütün meselenin amına koyar. (üstteki sorunun cevabı. Her boku açıklamamı bekleme, biraz da sen yor kafanı.)

Şu an ölsen ve Allah sana, bu blog'u neden okuduğunu sorarsa ne cevap vereceksin? Hadi okudun diyelim, buradan söz ayıkladığını sorarsa ne cevap vereceksin? Lan oğlum diyorum ki; öldükten sonra pişmanlık yasası çıksa ve dünyaya tekrar gelsen ne yapacaksın? Neyi değiştirmeye çalışacaksın? Peki, ya ölüp de geldiysen? He yarram he,


''Hz. İsa mısın pezevenk!'' demezler mi adama?


Hadi siktir git. 


Bu kadar!






Mesut Cihan Demirel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder