19 Ekim 2015 Pazartesi

Manası yok (+18)

Merhaba kuzen.
Bu yazıyı tesadüfen duyduğun ve dinlerken de tribe girdiğin şarkılar gibi oku. (Bkz. Araba,radyo,internet,sokak)


Tekrar merhaba la. Bir merhaba ile hayatı değişen psikopatları tanır mısın, yoksa senin de öyle insanların oldu mu? Ya da ilk görüşte aşık oldun mu? Gerçi o ilk görüşte aşk muhabbeti artık sanalda "selam" yazmak anlamına geliyor değil mi? Ulan çok orospu çocuğusun he. Cidden bak. Karı kızın memesini açmak için giremeyeceğin kılıf yok amına koyim. Hele sen? Sen sen. Senden bahsediyorum küçük motor. Sen farklı mısın? Değilsin. Anlatacağım merak etme.


Başlayayım.

Muzaffer, Facebook'u sadece arkadaşlarıyla muhabbet için açmıştı. Sonra her önüne geleni eklemeye başladı. Kendini durduramıyordu. Kötü bir şey yaptığını fark etmiyordu, çünkü bu sayede çok insan tanımıştı. Zamanla paylaştığı şeyler nedeniyle etrafı tarafından sevilmeye ve taktir edilmeye başladı. O kadar mutluydu ki anlatamam. Artık sözleri her yerde ismiyle paylaşılıyordu. Adına açılmış bir sürü sayfa, blog ve site vardı. Bir gün sonun başlangıcı olan Selma isimli bir kız ona mesaj attı. Muzaffer de istemsizce karşılık verdi... Ve... ve evlendiler. Şimdi de çok mutlular... hee yarrağımı ye. Sırlar Dünyası'nı çekiyoruz sanki. Bu mu amına koyim? Gel aşağıya anlatacam sana.


Oğlum biz ne kadar pis insanlarız lan. Şu anasını siktiğimin sanalında neden böyle peygamber gibi takılıyoruz? Niye ulan? Ne gerek var? Popüler olmaya veya farklı görünmeye çalışmak zorunda neden hissediyorsun kendini? Manyak mısın? Hey! Arkadakiler, dersi dağıtmayın evladım!


Kuzen inan bana mutsuzum. Her gün yarak kürek şeyleri düşünmekten ve kendi kendimi sıkıntıya sokmaktan başka bir bok bilmiyorum. Her şey 2012 yılında başladı. O yılda kaybedilmeyecek her şeyi kaybettim. İlk önce kendimi kaybettiğimi de şimdilerde anlıyorum. Bunu bana elimdeki ilaçlar söylüyor. Gizli gizli hap içmek nedir bilemezsin. Bunun sebebini gizlemek ne demektir hiç bilemezsin. Ulan Allah o kadar gizli değil be. Neyse. Hiç sevdiğin birini annenle veya babanla tanıştırdın mı? Peki bunu kaç insana yaparsın? En fazla üç.(mü?) Ben iki insana yaptım. İkisi de hayatımın çerçevesini sikti lan. Annem üzülmesin diye hep kendimi suçladım. Hatta annem inansın diye neler yaptım neler. "Sen bu kadar kötü olmayı nereden öğrendin oğlum?" sorusunu sorduracak kadar sevdim amına koyim. Anlıyor musun? Siktir orospu çocuğu. O kafanı sakso çekerken salla öyle. Bana "evet" demek için yapma. Ayrılık sebebin ne olursa olsun, o sebebi birilerine anlatırken karşı tarafı suçlamak için kendine göre budarsın. Bunu hepimiz yaptık, inkâr etme. Ben etmiyorum artık. Gerçi itiraf edersen, kimse gerçek olduğuna inanmaz. İnanmıyor sığırlar. "Ay ne kadar dürüst bir insan" derler genelde. Bkz. Memetali.


Kızlarda bir durum var moruk. O da "eski sevgilim bana tecavüz etti" inancıdır. Buna kendilerini inandırmak için verdikleri çabayı Allah'a inanmak için vermezler. Doğru olmadığını bilirsin, ama inanırsın. Çünkü senin de derdin onu sikmektir. O kadar kaptırırsın ki "vay orospu çocuğu" demekten alıkoyamazsın kendini. Hikayenin sonunda kendin de aynı yerde olursun ama görmezden gelirsin gerçeği. Neden? Çünkü o yalanını siktiğimin kızına yaranmak gibi ulvi bir görevin vardır. Çünkü yakınlaşırsan sana memesini de atar. Çünkü o tecavüze uğrayan kız artık (öyle inanan kız) kaybedecek bir şeyi yokmuş gibi davranır. Hani dünya sınav yeri ya, sınan yavrum sınan. Abi şu yalanı bırakın. Canım çekti, verdim deyin amına koyim. Neyin kafasını yaşıyorsunuz la? 


Şimdi bir erkek için sevgilisini babasına söylemek çok zordur. Ne olursa olsun bunu söylediği hatun senin hayatının başlığıdır. Anafikridir, özetidir. Peki, ayrılırsan ne olur? Bkz. Ananın amı. Kız için de öyledir. İlk kazıktan sonra ''artık kimseye inanmıcam yöğaaaeaa'' deriz, ama aynını kendimiz de atarız. Sonra Kazıklı Voyvoda gibi takılırız. Çünkü senin Aduket'indir o kazıklar. Karşılıklı atarız.



Hayat, yüklenilen anlam kadardır kuzen. Normalde saçma gelen şeyler, bir insanla paylaşılırken çok anlamlı olur. Bunu sen de yaşadın, ben de. O halde hayatın anlamı bir insan mıdır, yoksa o insanla başka bir insan yapmak mıdır, cevabını sen ver. Ama benim için tek anlam var, o da imkansız denilen şeyleri seyretmek. Sürekli olarak.


İspanya Ligi'nde Rayo Vallecano diye bir takım var. Eşcinsellere destek olmak için Gökkuşağı renginde forma yaptılar. Sırf cinsel tercihlere saygı duymayanlara tepki için. İyi de oldu aslında. Ama bizim ülkede bunun için "onur yürüyüşü" adı altında polis ve halkla kavga edildi resmen. Çünkü bizim burada uygulama yanlıştı. Çift taraflı yanlıştı. O kadar yanlış ki,bu ülkede hiçbir futbol kulübü bunu yapamaz. Tepki vereyim derken tepkiden korkar. Bkz. Lut kavmi.


Gerçi bizim ülkede İstiklal Marşı'ndan, ölen insanlara kadar ıslıklanır durumda.


Her neyse. Aynı kulüp, gri üzerine pembe şeritli bir formayla iki gün önce sahaya çıktı. Şimdi bunu herhangi bir insana göster "bu ne amına koyim" der. Hatta Arda Turan'ın, Galatasaray'ın pembe forması için çekilmiş küfürlü videosu bile vardı. Ama sen bu formanın "kanserle mücadele" amaçlı yapıldığını ve üstüne üstün her satışın 5 Dolarını da o tarz derneklere bağışlanacağını söylersen herkes alır. Çünkü bir anlamı olur. Anlıyor musun? İlişkiler de böyle işte. "Ciddi düşünüyorum" dediğin kız için kimse laf etmez, ama diğer türlüsü için eve atmana bile yardımcı olurlar. Sakın kıvırmaya çalışma, o insanlığını çıkmaz sokaklarda sikerim senin.


Biz insan değiliz oğlum. Ezan sesi duyunca camiye gitmek yerine müziği kısmaktan başka bir bok bilmiyoruz. Hangi insanlık? Sürekli başa dönüş yaşayan birini düşün moruk. Getir gözünün önüne, ya da böyle bir manyağa dönüştüğünü düşün ve şunlara benzer sikimsonik (anlamlı) soruları sor kendine:
Kaç insanı tanıştırabilirsin ailenle?
Kaç insanı sevebilirsin ömründe, çıkarsız olarak?
Kaç insanın seni sevmeyişinden bile umudunu yenilersin, kendini kandırarak?
Kaç insana güvenirsin aklına ''acaba?'' dahi getirmeden?(Buradaki dahi, Einstein veya Tesla anlamında değil)
Kaçına derdini sıkılmadan ve sıkılmayacağını bilerek anlatırsın en baştan, sürekli, daima, yorulmadan?
Kaç kişinin umurundasın lan sen?
Kaç kişi elini senin yerine taşın altına koyar?
Kaç insan senin yanında uykusuz, parasız, çıkarsız, amaçsız, kalır?
Kaç kişi alır seni gerçekten hayatına, hiçbir şey vaat etmediğin halde?
Kaç insan görür içindekini, sen söylemeden önce?
Kaçı seni gerçekten sahiplerin lan?

Konuşsana?


Yalan oğlum yalan. Bak yemin ederim sana, her şey yalan. Ulan anan bile baban ölünce koca arar, burası böyle bir dünya amına koyim. Bak ne anlatacağım, bir kız arkadaşım var, ismi önemli değil ama çok hümanist ve atarlı biridir. Geçenlerde konuşurken bana sevgilisinin askerde olduğunu söyledi ve çok sevdiğini ekledi cümlenin sonuna. Hiç uzatmayacağım. Şimdilerde ne yapıyor biliyor musun? Biri gelip siksin diye otel ve her gün başka bir sevgili ayarlıyor. Belki gün içinde iki farklı şehirde, iki farklı geri zekalıya aynı yalanları söylüyor. Gel de anasını sikme böylelerinin. E oğlum sen farklı mısın? Hayatında hiçbir kızı ''acaba motor mu?'' düşüncesiyle farklı numaralardan aramadın mı, mesaj atmadın mı? Şimdilerde aynı şeyi fake hesaplarla yapmıyor musun? İnkar etme, senin ruhunu cehennemin en dibinde sikerim. 112'yi bile arayıp işleten insanların olduğu ülkedeyim ben, sakın inkar etme!


Şimdi çok küfür ediyor gibi görünebilirim ama böyle moruk. La benim en samimi olduğum, ağzından Allah lafı düşmeyen dostum dediğim adam bile nişanlısını sikmemek için başka kızları ayarlayıp arabada sikiyor amına koyim. Hangi insanlık? Gerekçesi de, ''ne yapayım, nişanlımı mı sikeyim?'' ya da ''kanka insan sevdiği kızı sikemez ya'' gibi oluyor. Oğlum, sikerim sizin olmayan insanlığınızı, Allah'ı inkar eder gibi hem de! Sen de aynı değil misin gavat, ne hayıflanıyon? Hiçbir arkadaşına ''ya oğlum insan sevdiği kıza sik kaldıramıyor'' demedin mi? Böyle olmasa bile yumuşatıp söylemedin mi? Et et, inkar et orospu çocuğu.


Ben kendime de sövüyorum oğlum. Millete bornozlu videosuyla şov yapan bir kızı annemle tanıştırdığım için sövüyorum, her sike anlam yükleyip ''geçmişinde ben yoktum yaaa'' diye düşünüp görmezden geldiğim için, birilerini üzdüğüm için, annem için, annem için (Bkz. Emre Aydın). Ve ne yazık ki, Allah'ın her günü götüme soktuğu kazığı da göremedim. Bu kadar sığırken nasıl göreyim? Ya da görsem ne değişecekti? Belki de gördüm. Şimdi diyorum ki, sonuna kadar hak ettim. Sen bunu diyebilir misin? Sözde yediğin kazığı anlatmak yerine ''hak ettim'' dedin mi, Hallac-ı Mansur'un ''en'el hak!'' dediği gibi, gururla? İtiraf et, diyemedik. Çektiğimiz oksijen bile hümanist geldi bize. Sanki hayatta tutmak için bizi, yakmadı hiçbir şeyi.


Şimdi ne diyeyim ben? Hangi doğrumu sokmaya çalışayım? Hangi doğruya inandırayım? Ya da ne yazıp, ''aaa evettttt doğruuuu'' dedirteyim? Çıldırıyorum hacı. Cidden çıldırıyorum. Okuduğum onca kitaptan ve saçma sapan milyonlarca şeyden sonra, hiçbir şeyin değişmemesine çıldırıyorum. Hiçbir şeyi değiştirememekten çıldırıyorum. Değiştiremiyorum. Değişmiyor. En fazla da kendimi değiştiremiyorum. ''Ne olacak la...'' diye başlayan cümlem yok benim. Hatta birileri kendini aklamaya çalışırken ''madem öyle neden...'' diye devam eden cümlem bile yok benim anasını sikeyim.

Anlıyor musun?

Lütfen anla!


Sen bunları buraya kadar okuyup belki küfür edersin, ama ben bu bittikten sonra sürekli saçmalıyorum. Buraya yazdıklarım gibi. düşündüğümü hayata geçiremediğim gibi, anca kendi canımı yakıyorum; kızgın bir baba gibi, kindar bir tanrı gibi... neyse ya sikerim böyle işi. Cümle kuramıyorum artık. Hadi eyvallah...




Mesut Cihan Demirel.

17 Ekim 2015 Cumartesi

Huzurevindeki kiralık oda

Merhaba, yolunu kaybetmiş insanlar. Kaç kişiyseniz işte.


Oğlum neydi lan huzur? Allah belamı versin bu sorunun cevabını arıyorum yıllardır. Louis-Ferdinand Celine diye birini duydun mu? Ben keşke duymasaysım lan. Ciddi söylüyorum, her boku merak edip okumasaydım keşke. Cehalet gerçekten çok güzel bir şey. Aslında cehaletten kastım "her şeyi bildiğini zannetmek" veya "bilmediğini çaktırmamak" falan değil. Gerçekten "bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum" diyebilecek kıvamdaki cehaletten bahsediyorum. Ama olmadı hiç. Çünkü babam, "bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp" sözünü, sigara komasına giren birinin tek dal sigara bulup özlemle ciğerlerine çekip içmesi gibi empoze etmişti bana. O yüzden ben de her şeyi öğrenmek zorunda hissettim. Babam yalan söyleyemez inancıyla.

Fark etsene kuzen, peygamberler bile tam anlamıyla bir şeyler öğretemeden gitmiş bu dünyadan. Ben neyi tam anlamıyla öğrenebilirim ki?


Konuyu saçma sapan yerlere götürmek niyetinde değilim. Yalnız aradığım sorunun cevabını bulamıyorum. "Gecenin sonuna yolculuk" kitabında "eğer geceleri uyuyabiliyorsanız her şey yolunda demektir" gibi bir söz vardı. Tüm kitap boyunca aklımda kalan tek cümle buydu "her şeye rağmen geceleri uyumak". Bunu öğrendikten sonra geceleri uyumaya çalıştım. Eğer 05.30 geceden sayılıyorsa, o saatten sonra uyuyabiliyordum. İşte aradığım sorunun cevabı buydu.

Neydi soru?
"Huzur nedir?"
Cevap?
"UYUMAK!"

Uzun zamandır uyumaya çalışıyorum. Uyumak için de huzuru bulmaya çalışıyorum. Bu arada da geceleri çalışıyorum. İş anlamında. E moruk, ben nasıl uyuyacağım?


Geçenlerde twittrda üzerinden kendimce bir tespit yapmaya çalıştım ama tespit yaptığım kişinin benim profili takip ettiğini bilmiyordum. Bir insan nasıl bu kadar psikopat olur valla aklım almıyor. Sanki herkes çok normal, bir ben manyağım. Adamla atıştık ve bana "100 de yaşasan benim gibi olamazsın" dedi. Keşke huzuru ona da sorsaydım. Belli ki adam huzuru bulmuş da, Cebrail tarafından gönderilmiş ve bana "al sana huzur  (bkz. Al: nah işareti)" der gibiydi. Ama soramadım. Sormadım olacak o.


Günde en az üç hap almadan hayata devam edemeyecek durumdaki insanları korkutamazsın kuzen. Onlar için zaman, sadece çin işkencesidir. Bu kadardır. Hepimiz anlık mutlulukla motive, anlık acıyla deprem altındaymış gibi oluruz ancak o piçler asla olmaz. Ama o orospu çocuğu ilaçları almadan da duramazlar. Neden biliyor musun? Hâlâ inandığı şeyler vardır. Dile getiremese de, sevdikleri insanlarla üzerini örtmeye çalışsalar da bu gerçek değişmez. Peki, böyle bir denklemde huzurun anlamı veya önemi var mı? Oluyor işte. Çünkü ne kadar yaşayacağını, bununla beraber öldükten sonra da ne olacağını bilmiyorsa insan, huzur çok önemlidir. Niye biliyor musun? O hep aradığı huzur, çöl yolculuğundaki su kadar önemlidir. Eğer olmazsa hep serap görür. Bir şeyin hayali ne kadar güzelse, gerçeğe dönüşmemesi o kadar iğrençtir. Diş ağrısıdır. En iyi deyimle vicdan azabıdır.


Huzur, küçükken evbeveynine sarılıp uyumaktır kuzen. Güvende olduğunu hissetmektir. Büyüyünce ne değişir biliyor musun? Biri sana sorduğunda aklına ilk onun gelmeyişi, bu kadardır. Yaşlı birine gidip soru sor, geçmişten örnek verir. Ha işte ben de öyleyim amına koyim. Hep geçmişten örnek vererek uzatmaları yaşayan ihtiyar gibiyim. Yaşımı soranlara verdiğim cevap karşısında "sen Adem'in ilk çocuğu musun?" esprisi yapılacak kadar yaşlı hissediyorum.


Sana bu amına koyduğumun muhabbeti saçma gelebilir. Hatta "git uyku hapı al yarram" bile diyebilirsin. Çünkü onu da denedim. Sen hiç uyku hapını eline alıp "acaba kaç tanesi öldürür" diye düşünüp "Allah var!" deyip vazgeçtin mi? Siktir orospu çocuğu! Senen fazla facebook profilinde yaparsın bunu. Sen başkalarının acısını kullanırsın. Sen insan mısın, amın feryadı?


Bir süredir uyuyabiliyorum. Fakat bu sefer de "keşke uyumasaydım" diyorum. Neden biliyor musun? Çünkü rüya görüyorum. Sakın normal gibi düşünme. Benim için değil. Kaç insan rüyasında ölü taklidi yapar ve sıçradıktan sonra öldüğünü düşünür? Ya da kaçı babasını (sevdiği kimse ya da) diri diri toprağa gömdüğünü görüp, uyanmaya çalışırken felç geçirir, uyanınca da kapısından gözetleyip orada olduğuna inanmaya çalışır? Rüyada olduğunu bildiği halde acı çeken kaç kişi tanıyorsun? Bunu her uyuduğunda hisseden kaç kişi var?


Dövüş Kulübü'ndeki bebe uyuyamıyordu ve bunun için "acı çekiyorum" diyordu doktora. Doktor da "acı mı görmek istiyorsun? O halde cuma geceleri, testis kanseri olan erkeklerin terapi gruplarına katıl, gerçek acı odur" şeklinde cevap veriyordu. E ben iki türlü de acı çekiyorum. Uyusam dert, uyumasam dert amına koyim. Oğlum halüsinasyon görüyorum lan. Gün boyu süreninden hem de. Uyku ile uyanıklık arasındaki çizgi ne kadar inceyse o kadar keskindir hayat. Bazen uyanık olduğumu öğrenmek için elimi çakmakla yakıyorum. Hissedersem uyanık olduğumu düşünüyorum. Bir şey itiraf edeyim mi? Uyurken bile aynı acıyı hissedebiliyorum.


Dostoyevski'yi sevmem ama güzel bir sözü var. Diyor ki; "Kolomb, Amerika'yı bulunca mutlu olmadı. Ararken mutluydu." Bu söz resmen kafamı dağıttı. Acaba dedim, ben de uykuyu ararken mi mutluydum? Ya da huzurluydum?

Bu tarz düşünceler ağaçkakan gibi deler insanı.


Hayat, uzun bir yolculuğa çıkarken sevmediğin müzikleri telefonuna yükleyip şarjın bitene kadar dinlemeye benzemiyor mu la senin için de? Ben iyiden iyiye böyle düşünüyorum artık. Neyi arasam, bulduktan sonra aramaya başladığım günden daha sancılı hale geldiğimi fark ediyorum. (Uzun bir cümle oldu, idare et)




Doğum da böyle değil mi? Doğumun da sancılı olmadı mı? Anneni yırtıp gelmedin mi, baban da yırtmadı mı anneni seni getirebilmek için dünyaya? E yırtılarak geldiğin dünyada sen ne sik arıyorsun diye sorsana bana? Sor oğlum sor. Ben huzur aradım lan. Yeminle huzur aradım. Bunu bazen bir insanın sesinde aradım, yüzünde aradım, davranışında aradım. Ama olmadı lan. Bir köpeğe sarılıp hissettim geçmişte. Onu da aldılar elimden. Yapanlar da yabancı değildi. Parmak izinden bile tanırım hepsini. (Hatırla geçmişle yaşayan yaşlıyı)



Zaten ne doğru ki? Neyi doğru yapıyoruz, yapıyorsun? Gün içinde ayakta işemiyor musun? Elini kaç yıkıyorsun? Kaç kere fırçaladın dişlerini ömründe? Kaç kere sorguladın kendini uykuya dalmadan önce? Kaç insanı düşündün kan bağını gözetmeden ve kendinden önce?



Hareketli şarkıları acısını gizlemek için dinleyen insan, acı çekmek için müzik dinleyen insandan daha hayırlıdır. (Hadis gibi söz söyledim. Hadi söv)


Huzurevindeki herhangi bir odayım sanki. İçimdeki herkes nefret ediyor orada (içimde) olmaktan. Girildiği andan itibaren, bir daha yaşanmayacak o iyi anıları insanların gözünde canlandıran, insanlık tarihi kadar yaşlı odadan ibaret oğlum içim. Huzurdan değil de gidecek başka bir yeri olmayanların uğradığı, başka bir yer bulunca da hiç zaman kaybetmeden siktir olup giden (terk eden) insanlar için yapılmış (yaratılmış) gibiyim.


Huzurevleri huzur veriyorsa burada ne yapıyoruz la hâlâ? Gülme sakın. Aradım ben. Kiralık odanız var mı diye sordum. Yaşımı sordular. Hissettiğim yaşı söyledim, otel değiliz dediler. Bir de dalga geçtiğimi düşündüler. Hatta polis geldi eve. Çay içtik, anlattım. Onlar da gitti.


Anlıyor musun?


Lütfen anla.


Çünkü sen uyurken, ben bunları yazdım. Olur da okursan, hak verme bana. Oku ve siktir olup git. İçinden, sessizce ve öylece bırakıp...


Bu kadar!





Mesut Cihan Demirel.