2 Mart 2017 Perşembe

Mola

Merhaba.

Buraya en son ne zaman girdim hatırlamıyorum moruk. Çünkü uzun zamandır sırf yaşamak için yaşıyorum. Cidden bak. Ne inançlı olduğum için intihar etmiyorum, ne de korkak olduğum için yaşmaya devam ediyorum. Dedim ya "sırf yaşamak için" devam ediyorum. Amaçsızca. Çünkü her sabah erken kalkmaya, akşam da Mehmet Pişkin'den Facebook'ta intihar eden yaşlı amcaya kadar seyrederek uyuşup uyumaya çalışıyorum. Neden yaptığımı bilmiyorum moruk. Çünkü intihar düşüncem cidden kırık kemiklerin kaynaması sonucu oluşan sertliğe dönüşüyor her geçen gün. Belki de, belki bir şey olur, belki Allah... neyse ya.


Üç gün önce, çalar saatimin sesini değiştirdim. Saat 06:35'te Leyla ile Mecnun dizisinin Geri Dönme müziğiyle uyanıyordum üç gün öncesine kadar. Bunu kendime espri olsun diye yapmıştım. Çünkü duygusal bir müzikti, yatağımı terk ederken duygusallaşıyordum falan anladın sen. Eheheh.


Üç gün önce çalar saatin müziğini Ahmet Kaya'nın Dokunma Yanarsın parçası yaptım. Bu sefer de çalar saatten erken kalkıyorum. Sırf müzik çalarsa kapatmayayım diye. Çok seviyorum o şarkıyı nabıyım. Ancak her kalktığımda sela okuyor hoca. Ama üç gündür ha. Yatağın içinde kendi selamı dinler gibi rahatlıyorum, gevşiyorum ve tam uyukluyorum derken çalar saat başlıyor çalmaya ve müziği sonuna kadar dinleyip kapatıyorum. Dini ve milli ritüeller gibi.


Ben düşündüm, sen de düşün kuzen. İnsan dediğimiz varlık, bir damla tükürükle bile ölüyor lan. Ama bu amcık varlık var ya, kendini hâlâ eski mısır firavunları gibi tanrı sanıyor. Dile getiremese de öyle yaşıyor. Ölmüyor gibi yaşıyor. "Para için sağlığını hiç ediyor, sağlığı için kazandığı parayı." Kısır ve iğrenç bir döngüdeyiz. Değirmen gibi hep yineleniyor.


Kimseye kendini anlatamıyorsun. Anlatamazsın da. Bu amına koduğumun insanı, gördüğüne inanır, gördüğünü anladığını sanar, ama anlamaz. Görüntüye, şekle şemale önem verir çünkü. Böyle orospudur insan.

Sürekli gülen, hiçbir şey anlatmayan, hep dinleyen, boş boş tavana bakan, sürekli dalan... insanları üzmeyin la.


Bir gün olsun kendini dünyanın en adi insanı olarak düşün. Kendine haksızlık yapıldığını değil de her haksızlığı sen yapmışsın gibi davran. Kendini sevmeyi bırak. Acıma. Kumar oyna, bile bile yenil. Sosyal medya hesaplarının şifresini değiş ve unut, girme birkaç gün ölmezsin. Rahatla. Öldüğünü düşün. Ölünce sana ne olacağını değil de, öldüğünde insanların ne yapacağını düşün. Bak bakalım bir anlamı kalıyor mu ölümünün de yaşamının da.


Neyse çok fazla uzatmayacam. Her an ölebilme ihtimalim olduğu için, 4. Kitabımın muhtemel adını, ufak ve son spoilerla verip çok uzun bir süre girmeyecem buraya. Kitap da birkaç yıl içinde çıkar ve jübilemi etmiş olurum. Hadi selametle.


Kitap adı: "CESET TORBASI"

"Dünya nedir biliyor musun, Yağız?" diye seslendi Emre. Cevap vermemi bile beklemeden, "Ceset torbasından ibarettir. Ne olacağını tahmin edersin, ama bilmezsin. O yüzden sinirliyiz Tanrı'ya. Kader hariç her şeyin spoilerını verdiği için..." dedi ve sustu, devam etmedi. Dinlemiyormuş gibi davranıp, "Geçenlerde bir kitap okudum." şeklinde atılıyorum, "Olay terminalde başlıyor. Çocuğun biri terminalde tuvalete giriyor, kapıyı kapatıp işini hallederken kapının arkasında çakıyla çizilmiş 'Orospu Şermin' yazısını ve altında da numarasını görüyor. Sırf can sıkıntısından numarayı kaydedip çıkıyor dışarı. Neyse, uzatmayayım, arıyor numarayı. Sonra olaylar gelişiyor. En sonunda da aynı terminalin tuvaletinde intiharla bitiyor." Emre, "Garip kitapmış" diyor. Sadece bunu diyebiliyor. Biraz önceki konuşmasını hatırlamıyor bile. Çünkü Emre... (devamını kitap çıktığında okursun)


Çilingir Bayram'ın oğlu Camcı Habib.