Merhaba, ön sevişmeyi; 18 yaşına kadar öpüşmek zanneden, 20'li yaşların son çeyreğine kadar cinsel organ yalamaktan ibaret gören ve 30'undan sonra da aslında sarılmak olduğunu bilen insanlar.
Hazır mısın?
O kadar yalnızsındır ki, odanın lambası patlamıştır ama sen bayağı bir süre elektrikler gitti zannedersin.
Sen Linkin Park'ın ''place for my head'' ve ''forgotten'' parçalarının sesini, içindeki Ahmet Kaya şarkılarından fon olan anılarını susturmak için açabildiğin kadar açarsın, etrafındakilerin sadece gözlerinden bile "amına koduğumun amerikan özentisi. Görmemiş piç..." gibilerinden küfürlerini duyarsın, hissedersin. Ama hoparlör patlasa umurunda olmaz.
Bazı şeyleri yüksek sesle anlattıkça eksilirsin. Önce cümlelerin, sonra insanların... Zamanla da anlarsın ki, Tanrı bile çoğul kalıyor senin yanında.
Arabaya bindiğinde emniyet kemerini takmak ne kadar zor geliyorsa o kadar yaşamak istemezsin.
Durduk yere okula gittiğin günlerdeki "5 dakika daha anne yaaa" dediğin sabahlar gelir aklına. Ağlarsın. Sonra da aynı gün içinde okul bitince ıstırap olacağına yemin ettiğin öğretmenleri görüp yolunu değiştirirsin. Çünkü senden bi' bok olmaz dediklerini hatırlarsın. Olmamıştır da. Geçmişteki hırsın sadece gözlerini siler uzaklaşırken.
Özel durumlarda "a" harfini yumuşatmak için kullanılan şapkanın bile senden daha çok işe yaradığını fark edersin. Yıkılırsın.
"Karını sikeyim" sözünü "kârını sikeyim" diye okuduğunda sen de fark edersin, yolda yan komşunu bıçaklasalar bile sesini çıkaramayacak kadar korkak ve "^" bu işaretin bile senden daha cesur olduğunu. Fakat sosyal medyada tam tersini ispat etmek için çırpınırsın.
Sokakta simit satan adamların, bir mevki için yalamayacağı göt olmayanlardan daha onurlu olduğunu bildiğinde, küfür ettiğin adamların kapısını açarken bulacaksın kendini.
O kadar yalnızsındır ki, yokluğunu en erken hissettiğin şey bir tuvalet kağıdıdır.
"Sessizliği dinlemek" sözü sana işkence gibi gelir. Sırf bu işkenceye maruz kalmamak için yol paranı bir dilenciye verip eve yürüyerek gidersin. "Allah razı olsun" duasını işittiğinde bu sefer de vicdanını hesaba katmayı unuttuğunu fark edersin. Kanas mermisi gibi saplanır beynine o söz. Çünkü bir dilenciyi sevindirirken Allah'ı incitirsin.
Bitti mi?
Biter mi amına koyim!
Hep yanlış yaptığın hayatta artık attığın adımı bile sayarsın. "Neyi seçersen seç aklın hep diğerinde kalır" derler ya, ha işte öyle bir hale gelirsin ki; sahip olduğunu kaybetmek, sahip olamadığın şeyleri düşünmekten daha az koymaya başlar.
Seçme şansı verilmeden geldiğin dünyada önüne hep seçenek koyarlar. Onlarca, yüzlerce. Birini seçmek zorunda kalırsın. Yine onların istediği olur.
Özgürlük sloganlarının amına koymak istersin. O bile seçenekler arasındadır.
Anlıyor musun?
Eski sevgililerini gördüğünde aklına ilk anıların gelir, yüz ifadenle kanlı bıçaklı olursun "yıkılmadım" pozu verebilmek için. Ama onlar hep pişman olduğundan eminlerdir genelde.
Zevk aldığın her şey cehennem gibi gelmeye başlar.
Geçmişte örnek aldığın adamların zamanla şovmen olduğuna şahitlik edersin. İçin içini yer.
O kadar yalnızsındır ki, artık hoşuna gider bu durum.
Çünkü yalnızsın. Daha neyi kaybedebilirsin ki? Alacağın hangi karar korkutur, kim yokluğuyla tehdit edebilir seni?
Asıl sıkıntı ne biliyor musun? Üstteki şeylerin devamlılığı. İnan bana yalnız kalmanı engellemek için her boku yapacaklar. Üzülerek söylüyorum ki başaracaklar.
Yalnız kalmak istedikçe "Yalnızlık Allah'a mahsustur" deyip seni şirk koşmakla suçlayacaklar.
Ateist olacaksın (yapacaklar).
Yine suçlayacaklar.
Ve hiç susmayacaklar.
Bu kadar.
Mesut Cihan Demirel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder