9 Haziran 2015 Salı

Aşkım içime gir.

Aşkım içime gir. Aşkım içime gir. Aşkım içime gir.

Ben mahpus olmaya hazırım da, sende benim içime girecek yürek var mı?

Aşkım içime gir. Aşkım içime gir.

Tecavüze uğramış gibidir mahpus, suçunu inkâr eden mahkum taradınfan.

Aşkım içime gir!

Ve o anlarda en kusursuz intihar süsüdür; mahpus duvarlarını çatlatan, müebbet yemiş mahkumun gülmesi.

Aşkım içim...

Bazıları böyledir işte; cennet olsa girilmez, cehennem olsa çıkılmaz.

Oh my god!
Yeah!





Naber lan ırkçı?
Bu yazıya beat bir şiirle başlamak istedim. Güzel oldu bence. He amına koyim şiir değil üstteki. Zaten götümden uydurdum. İsmini beat şiiri koydum.  Hehehe. Böyle arkadaşlar var değil mi? Şiir yazıp altına "koala kuyruğundaki altın sarısı hayaller" tarzı başlıklar atıyorlar. Nasıl gizemli bir şiir oluyor anlatamam. Sırf başlık şiir kadar amına koyim. Beat şiiri dedim ya aslında tepki vermek içindi o. Hani şu beatçiler ve bukowskiciler var ya o dalyaraklara ithafen yazdım bu şiiri. Adını da "Amına Koyduğumun Özsüzleri" koydum ben de.



Her şeyden önce bu yazacaklarımı Bukowski okuduktan sonra övgüler yağdırıp insanlara ahlak dersi verenler, iddaa bayilerinden çıkmayıp kul hakkından bahsedenler ve oy verdiği parti yüzünden insanları eleştirenler okumasın.




Bu kadar lak lak yeter. Bir şeyler anlatmak istiy... ben derdimi anlatamıyorum lan. Ne zaman sıkılsam, dertlensem, moralim bozulsa ve farklı kelimelerin aynı anlama geldiği duyguları yaşadığım anlarda Cüneyt Arkın'ın Battal Gazi filmlerini seyredip ağlayacak gibi oluyorum. Dalga geçmiyorum göt oğlanı. Hatta demin aynı şeyi yaptım ve dayanamayıp yazayım buraya dedim. Kanıtım da var ekleyecem buraya.


Şaşırma lan. Telefonda daha çok film seyrediyorum. O duygular da epilepsi nöbeti gibi bir anda girince astım ilacı niyetine kullanıyorum işte. İntiharı seviyorum evet. Siz nasıl anlatıyorsunuz lan derdinizi birilerine? Ben duvarlara bile anlatamıyorum uzun zamandır. 2012 Yılında herkesle paylaşırdım her şeyimi. Sonra paylaştığım insanları kaybetmeye başladım. Futbolda totem çok önemlidir ya bu da onun gibiydi. Derdimi bilen gidiyordu amıma koyim. Sanki içimdeki acıyı anlatmak onlara falçata yarası açmak gibiydi. Önce bacağa saplıyor sonra da anlatacaklarım bitene kadar çevirip damarlanını iptal ediyordum. Alışmak içinde zehir olan bir uyuşturucudur moruk. İnsan alışkanlığını bırakmak için başka bir alışkanlık edinmesi gerekiyor. Çok fazla olması gerekiyor ilkinden. Sigara içenler bilir. Nasıl kurtuldum biliyor musun? Yazarak. Hemen "ööğğğ sen de mi amağa goyen" gibilerinden klişe bir cümle kurma sikerim tahtanı. Yazarak ama kimseye okutmayarak. Adına günlük deniyor. Tek fark, yazdıktan sonra üstünü karalıyordum. Tabii her ilaçta olduğu gibi bunu da kullandıktan ve hastalığı atlattıktan sonra kurtulmam gerekiyordu. Öyle de yaptım. (Bunu yazınca aklıma Ahmet Davutoğlu'nun; herkes konuşur, Ak Parti yapar demesi geldi. Hehehe. Çok güldüm yazarken ve söylemeden geçmeyeyim dedim.) Üç yıldır rutin olarak anlatmıyorum kimseye içimdekileri. 


Aşkım içime gir.


Birilerine derdinizi anlatırsanız hemen şükretmenizi isterler. Ama suskunlarda şöyle diyordu Ecevit; "hep acı çekeceksin. Çünkü insansın. O nedenle geldin dünyaya." İşte bana şükret diyen insanlara da sırf "amına koyduğumun sığırı, ben derdimi sen teselli ver diye anlatmıyorum, en azından içimden çıkardığımı ispatlamak için anlatıyorum. Somut bir şekilde görmek için. Bunun için de seni kullanıyorum. Zaten en iyisini çekemiyorsam sikeyim acısını..." dememek için anlatmıyorum. (Ayrıca bknz. Birine güvenmek bile onu kullanmaktır.)



Aşkım içime gir.



Klisye gidip günah çıkarmayı denediniz mi? Bunu bizim işyerinden İbo'ya sorduğumda, bana cevap olarak "ben günah çıkarmaya gitsem rahibe ilk soracam soru 'gerçekler acıysa baklava niye tatlı?' olur." demişti. Bu tarz esprileri bütün facebook sayfalarında görebilirsiniz. Ben ilk defa duymuş gibi haykırarak gülmüştüm. Acımı gizlerken yaptığım gibi. Hatta çizgi filmdeki o kedi Tom gibi. Ama aynı kelime espirisine benzer anonim bir espiriyi sohbete gittiğimizde Kuran'da baskı yoktur, hoşgörüdür, temiz ahlaktır, iyi huydur vs diyen abiye "Kuran'da baskı yoksa niye çoğaltılıyor?" diye sorduğumda kimse gülmemişti. Hatta son girişimdi öyle yerelere.




Aşkım içime gir.




Kime içinizi açarsanız ve anlatmaya çalışırsanız saçma sapan teselli cümlelerinden başka bir geri dönüş bulamazsınız. Zaten yalnızlık, birilerine en ihtiyacınız olduğu anda hissedilmiyor mu lan? "Kapana kısılınca dua etmek bile Allah'ın varlığına kanıt değil midir?" demenin bilimsel yolunu bulmaya çalışmak ile birilerine içinizde cehennem taşıdığınızı ıspat etmek aynı şeydir. İnandıklarını dile getirirler ama inanmadıklarını gözleriyle çivilerler size. İşte o an içinize değmez ağızdan çıkan cümleler, kör bıçak gibi saplanmaya çalışır. Saplandıkça paslandırır içinizi.



Aşkım içime gir.


Bu kadar.


Mesut Cihan Demirel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder