5 Mayıs 2015 Salı

Yayınevleri (Vol. 1)

BKM mutfak bölümlerinde şöyle bir söz vardı; "Türk olun deyince maganda, Batılı olun deyince godoş oluyorsunuz." Bu sözü neden hatırlattım biliyor musunuz? Şu sıra sanallaşan edebiyatta küfür etmeyi ulvi bir şey sanan sözde mezhebi genişlere ithafen söylüyorum aynı şeyi ben de. Neden mi? Çünkü yeraltı edebiyatı adı altında "no küfür, no sex, alkollarına sar beni ahey ahey" jargonuyla birleşen ancak en ufak eleştiride üslubunu bozan bazı dangalak yazarlardan ve sağda solda "kitaplarınızı bedava basıyoruz, ticaret yapmıyoruz, yayıncıyız biz ulan" sloganı atan ama özel mesajlarda para isteyen yayınevlerinden sıkıldım artık. Üstte dediğim gibi batılaşın deyince godoş olmak bu işte; rahat rahat küfür edeyim, hatta öz anama söveyim, babamı reddedeyim, bekareti ilk buluşmada kendi eliyle veren geri zekalıları tanrıçalaştırayım, hep alkolle sarmaş dolaş fotoğraflarım olsun, aslında dünya sikimde değil ama otobüste yer verdiğim teyzeye varana kadar kişisel profilimde paylaşıp özümde iyi insanım modeli çizeyim falan filan. Neden? Çünkü X yeraltıcı, yazar, şair vs. bunu yapmış.

Bu mu ulan edebiyatınız?

Bukowski dediğin adam bu ülkede olsaydı ne olurdu biliyor musun sen sayın yeraltıcı, yazar, şair ve ön adına her ne sikimi koyuyorsan artık? Bilmiyorsun. Çünkü sen, daha düne kadar sözünü çalıp, yakalanınca da bin bir mesajla özür dilediğin adamlara laf sokmaktan, anonim sözlerle sayfa kasmaktan ve sonunda da graffiti kalıplarla kitap çıkarmaktan ibaret bir vizyona sahipsin. Tamamladın onu da işte. Sen bu kadarsın. Özendiğin yeraltı edebiyatını icra eden adamlar o işi öyle bir betimler ki, sıfır küfürle ve iğrenç ifade kullanmadan özüne ters olan ensest ilişkinin baş kahramanı olacak kadar tiksindirir seni okurken. Bilinçaltını teslim edersin cümlenin sonunu göremeden. O yüzden lütfen bırak. Çünkü otuz bir çekerken hayal ettiğin şeyleri yazarak anlatmaya çalıştığın edebiyatına, Şahin K bile götüyle güler, inan bana. Peki, sen şair kardeşim. Yolundan gittiğini söylediğin Turgut'lar, Nazım'lar, Cemal'ler, Edip'ler senin gibi mi yapmış? Sadece yüreğiyle yazarak, hiç kimseye popülerlik uğruna yalakalık yapmayarak bir yerlere gelemediler mi onlar? Ulan sırf yazdıkları için bir ülkeyi karşısına almış olanlar var. Sen, iki ergen beğenip götünü kaldırsın diye senin olmayan düşüncenin yüzde kırkını değiştirmeye çalışırken hiç mi rahatsız olmuyorsun? Hiç mi utanmıyorsun o şiirlerin üzerinde oynama yaparken orospu çocuğu? Hiç mi vicdanın boğazını sıkmıyor gece yarıları? Hiç mi yüzün kızarmıyor? Hiç mi yalnız kalınca kendine sormuyorsun, hiç mi hiç canın yanmıyor lan!
Yanmıyor değil mi?
Çünkü sen, şerefini iki bacağının arasına çoktan almış durumdasın.

Peki, sen! Evet, sayın ticaret değil de sözde yayınevi olan yavşak, senden bahsediyorum. İyi oku bu bölümü. Popüler olmayan, adı sanı duyulmamış bir insanı sırf sağlam yazıyor diye değerlendirmeyi düşündün mü hiç? Tabii ki de hayır. Neden yapasın ki zaten, para kaybedersin öyle değil mi? Gelsin sana minimum iki bin lirayla, en azından zarar etmezsin. Niye ulan! Niye girmiyorsun bu riske? Üstte saydığım, özüyle kanlı bıçaklı üretme kabızları daha mı cazip geliyor sana? Ne zamandan beri yazıya değil de takip sayısına bakar oldun? Sadece kitap çıkarmakla görevini ifa mı etmiş oldun? Korkuyor musun çok satmaz diye? Neden yeni bir Hakan Günday, Emrah Serbes, Murat Menteş, Küçük İskender de ben yaratayım düşüncesi taşımıyorsun? Boş ver sen. Git inkar ettiğin o ticareti en iyi şekilde yapmaya devam et. Helal olsun. Bravo. Ayakta alkışlıyorum seni. Ama iyi bil ki, biteceksin. Bu yazıyı okuyorsan eğer, bittiğin gün de yüzüne belgeli bir şekilde küfür edeceğimden hiç şüphen olmasın.
Hadi şimdi siktir git rahat uyu!

Bu kadar! (çok bile)

Mesut Cihan Demirel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder