12 Ocak 2016 Salı

Ah

Bir gün, hastayım diye okula gitmedim. Çakma raporu alıp okula giderken önümden hızlı adımlarla yaşlı bir amca okula girdi. Lisede raporlar müdüre verilirdi. Odasına doğru ilerledim. Tahmini beş metre kalmıştı kapıya ki Müdür, demin giren adamı bir yandan zorla dışarı çıkarıyor, diğer yandan da "ne laftan anlamaz bir adamsın yahu, Levent hoca yok burada diyorum, illa polis mi çağırayım?" diyordu. Kapıdan çıkınca koşup araya girmeye çalıştım. Çünkü bu sayede müdürün gözüne girme durumum vardı. Çocukluk işte. Neyse kuzen, atladım adama çektim kenara. Müdür, fırsattan istifade o sinirle bir tane tekme attı adama. Adam, depremde çöken binalar gibi yığıldı dizlerinin üzerine. Aynı anda müdür de, hiçbir şey demeden girdi içeri ve kapattı kapıyı.

Donup kaldım. Adam, ağlamaya başladı. İç çeke çeke hem de. Dayanamadım çöktüm yanına. "Kalk amca" dedim, "çıkalım dışarı, yoksa müdür polis çağırır." Adam, önce bir baktı bana, "doğru ya, onlar okumuş adam. Polis gelirse dinlemez beni. Sormaz bile, 'neden?' diye. Haklısın." deyip doğrulmaya çalıştı. Girdim koluna, "ben sorarım, anlatacan mı?" dedim. Üstünü silkti. Şerefsiz müdür, nasıl vurmuşsa izi çıkmış üzerinde. Pantolonu hafiften yırtılmış bile.

Çıktık dışarı.

"Ne oldu?" dedim, cebinden maltepe sigarası çıkarıp ağzına aldı. Yakmaya çalışırken, "okul ne öğretir insana?" dedi yarım yamalak, kendimden emin bir şekilde, "valla bana matematiği, fiziği, kimyayı öğretemediği kesin. Bi' geçemedim amıniyim..." dedim. Gülümser gibi oldu, "zaten matematiği öğrendiği gün piçleşir insan" dedi ve sırayı vermeden, "Levent hocayı tanıyor musun?" diye sordu ardından, "evet" dedim, "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine giriyor." Sigaradan mı yoksa cevabımdan kaynaklı bilmiyorum ama öksrükler arasında, "tam adamına vermişler ha.." dedi. Şaşkın şaşkın bakıp, "niye ya, Levo iyidir" dedim. Hiç gevelemeden, "bizim yeğen var 10/C'de, adı Nuriye. Ona geçen demiş ki, 'senin amcan çiftçi, malları (büyük baş hayvan) var, eğer bana uygun bir kurbanlık mal satmazsa seni bu dersten geçirmem.' Kız da geldi bu olayı bana 'sevdiğim bir hoca var, kurbanlık kesecek ama çok parası yok, uygun bir şey yapalım sevaptır' diye çevirdi. Google çevirisi gibi. Ben de on binlik malı, dört bine verdim. Ama üçüncü yıl oldu hâlâ para vermedi. Artık telefonlarıma da bakmıyor. En son konuşmada da 'kızınızı geçirdim, yeter bu size' dedi. Kızın üzerine gidince korkudan döküldü ama benim derdim bu adamın bu okuldan gönderilmesi. Çünkü öğretmen, sahtekârsa yetiştirdiği öğrenci ne olur?" dedi ve kafamda şalterler koptu resmen. "Haklısın amca" diyebildim ancak dişlerimi sıkarken. "Sen burada kal iki dakka" deyip okula yöneldim geri.

Girdim içeri.

Merdivenleri üçer beşer atladım. Müdürün kapısını bir kere tıkatıp açtım. Cebimden sahte hastalık raporunu çıkarıp masasına koydum. Bakmadı bile. "Tamam, geçmiş olsun" dedi, müdür. Kapıya kadar gidip, geri döndüm. Elimi masaya koydum, müdür karmaşık bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Aman vermeden direkt, "bugün, hasta rolü yapıp okuldan kaçan öğrencilere, yarın ülke emanet edeceksiniz..." dedim. Müdür, hiçbir şelilde konuşmadan, inanır mısın cevap vermeden üç gün uzaklaştırma yerleştirdi sicilime. Orospu çocuğu işte.


Çıktım dışarı.

Adam beni bekliyormuş. Yanına gittim. "Bir sigara versene hacı baba" dedim. İkiletmedi sağ olsun, çıkardı verdi. Bonus olarak yaktı da. Bir iç çekip öksürmeden çıkarmaya çalıştım dumanı, sırf ilk olduğu belli olmasın diye geneleve gidip çorap çıkarmayan ama iki dakikada boşalan amcık ağızlılar gibi. Rol yaptım. Bu haldeyken bile. Boğazımı temizler gibi yaparken öksürüğü absorbe ettim ve cümleye "okul" diye girdim, "okul" dedim, "bana şu an, asla dürüst olmamayı öğretti amca."


Beraber çıktık aynı okuldan, farklı yönlere ilerledik..


Dürüst olmanın bedeli ağırdır kuzen. Çünkü bugün kime sorarsan sor, suçlayacak birilerini bulurlar. Eğer bulamazsak ölürüz. Tıpkı üstteki çiftçi amca gibi.


Yolda mendil satan çocukları hiç kimse fark etmez, ancak sanalda peygamber siki yutmuş gibiyizdir. Tıpkı üstte bahsi geçen Levent gibi.


Sırf para için inanmadığın davayı ölümüne savunur bir avukat. Sırf para kazanmak için. Eve gidince, vicdanı "neden, sayın amına koduğumun evladı?" diye sorarsa, "ben işimi yaptım" diyebilir o yüzden gönül rahatlığıyla. Tıpkı üstteki okul müdürü gibi.


Bazen de ne yaparsan yap yoluna girmez hiçbir şey. Zaten hiç girmemiştir. Bunu düşünür bir sigara yakarsın. Elinden sadece küfür etmek gelir, onu da içinden edersin, tıpkı bir çocuk gibi...



Not: İnsan, en çok neye inanırsa, en çok ona ihanet eder.



Mesut Cihan Demirel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder