10 Mart 2016 Perşembe

Harbi Kız'lı Kral FM anısı

Merhaba.

Moruk, başımdan geçen garip ve trajikomik bir anıyı seninle paylaşmak istiyorum.

Başlıyorum:


Eskiden otobüslerde genelde Kral FM'mi tercih ederdi şoförler. O yüzden gideceğin yere kadar arabesk dinlemekten tribe girer ve iner inmez de içme isteği duyardın.

Neyse baba, bir gün servisi kaçırmıştım ve belediye otobüsüyle işe gitmek zorunda kalmıştım. Yine Kral FM açıktı ve Vj de Harbi Kız'dı. Ben, otobüse binince en arka cam tarafını tercih ederim. O gün de alışkanlık gereği öyle yapmıştım. Ancak ne yazık ki, otobüsün hoparlör kısmı benim oturduğum koltuğun tam tavanındaydı.

Beşli koltuğun şoför tarafında ben vardım, kapı tarafından bana doğru olan üç koltukta yaşlı üç adam vardı. Bir sonraki durakta, benim sağımdaki boş koltuğa da bir üniversite öğrencisi oturdu.

Bu sırada da radyoda, Ahmet Kaya'nın Uğurlar Ola şarkısı çalmaya başladı. Ahmet Kaya, daha şarkıya girer girmez sağımdaki bebe, hemen küfür etmeye başladı.

Yok efendim Pkk'ya yazdığı şarkıya bak, gerillasına asker diyor falan diye bık bık söylenmeye başladı... çocuk sesini yükseltip girişmeye devam ederken, hızını alamayıp birden şoföre "şu vatan haininin şarkısını kapatsana kaptan, rahatsız oluyorum" diye seslendi. Şoför, hiç ikiletmeden değişti kanalı ve değiştiği kanalda ise bu sefer İbrahim Tatlıses çalıyordu. Bir an dönüp çocuğa baktım. Yüzünde, vatanı kurtarmanın vermiş olduğu haklı gurur vardı ona göre. Bunu da değişen şarkıya eşlik ederek perçinliyordu.

Derin bir nefes çekip çocuğa döndüm. Dedim ki, "kardeş, demin kapattırdığın Ahmet Kaya'nın bestelediği Cenk Marşı şiiri kime ait biliyor musun?" Çocuk, hiç tereddüt etmeden "kendi gibi vatan haini bir şerefsize aittir" diye çıkıştı. Ben belki anlar diye tekrar "eşele bir yerleri örten karı, ot değil onlar dedenin saçları... derken neyi kastetmiş olabilir ki?" dedim, daha yumuşak bir ifadeyle. Yine tereddütsüz şekilde "kardeş, sen de mi vatan hainisin amına koyim, anlamadım ki; bana onu mu savunuyon?" dedi.

Karşımda o kadar boş bir insan vardı ki, düşünsel bir cümle deseydim izahı veya geri toparlaması çok zor olurdu. O nedenle direkt sonuca yönelik bir hamle yapıp satrançta "şah!" anlamına gelen bir cümle kurmalıydım. Ses tonuma tebessüm cilalayıp "kardeşim" dedim, "bu şiir, istiklâl şairi Mehmet Akif Ersoy'a aittir. Kim için yazdığını da araştırırsın bi' zahmet."


Çocuk, donuk donuk yüzüme baktı. Bu arada da, İbrahim Tatlıses de yerin Mahsun Kırmızıgül'e bırakmış ve o da iç sesimi dışa yansıtır gibi otobüsün içine haykırıyordu "yoruldum artık..." diye.


Hayatın boyunca dünyanın hiçbir şifresini çözemeyeceksin, bunu biliyorsun. Hatta bildiğin şeyler, bilmediklerinin yanında görülmeyecek kadar az olacak. Ancak lütfen biraz objektif olmaya çalış. Doğruyu ve gerçeği kimin söylediğinden yola çıkarak arama. Çünkü doğru, hiç ummadığın birinin ağzından dökülebilir, bu gerçeği asla unutma. Ve ne olur, geçmişini, tarihini ve sana doğru diye dayatınlan her şeyi sorgula.

Neden araştırıp sorgulamalısın, biliyor musun? Bir örnekle anlatayım hemen. Bak kuzen, müslüman olan birine ejderhalara inanıp inanmadığını sorarsan, yüzde doksan inanmadığını söyler. Sonra da ona Araf suresinin 107'nci ayetinde ejderhadan bahsedildiğini söylersen, en mantıklı cevabı "Allah diyorsa vardır" olur. Ha işte, sırf bilmediğin her sorunun cevabına  köşeye sıkışıtığında aklına geldiğini ispatlar gibi "Allah" dememek için araştırıp sorgula.

Çünkü yalan söyleyerek, gerçek düşünceni gizleyerek, tepkiden korkarak, inanmadığın her şeyi sırf çoğunluk için kabullenerek, boyun eğerek, susarak, araştırmayarak ve düşünmeyerek çok uzun süre yaşayabilirsin. Ancak bu süre zarfında sadece nefes alırsın.

Ve Attila İlhan'ın, An gelir şiirinde dediği gibi "...pişman ölür"-sün; Edison gibi, Firavun kadar!

Anlıyor musun?


Mesut Cihan Demirel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder