16 Eylül 2015 Çarşamba

Halıya kusmanın tadını siyah poşetlerde bulamazsın

Okumaya başlamadan önce "Sagopa Kajmer - Durdur beni" şarkısını açın.


Merhaba.
Eskiden kutu kolayı bitirdikten sonra içine su koyup içerdik ya hatırladın mı? Bir dikişte içerdik ve yanımızdaki arkadaşlar hayretle seyrederdi hani. Yalan da olsa en samimi günler o günlerdi. İlkinden sonra herkes anlardı içinde su olduğunu ama ona rağmen yapmaya devam ederdik. Ancak büyüdükçe saçmaladık. Bu sefer o kutu kolanın içindeki su gibi bizim de içimizideki pisliği bildiğimiz halde rol yapma gereği duyuyoruz. Tuhaf ki, bunu biliyoruz. Bile bile yapıyoruz. Ben artık dayanamıyorum. Zoraki olan bütün davranışların anasını sikeyim. En samimi davranışın "aa bak şuradan ne geliyor" deyip o yöne baktırdığın insanlar, sana doğru döndüğünde burnuna işaret parmağın ile dokundurmakken, şimdilerde "günaydın Banu Hanım, bugün çok şıksınız" klişelerine dönmüştür. Zoraki davranışlar, zoraki iyi görünmeler, zoraki toplumsal ahlak kuralları. Aslında ne kadar pisliksin öyle değil mi? Önünden geçen her kadının önce memesine, devamında götüne bakıp ve sonra da yüzüne zoraki gülümsemeyle içinde "Allah" kelimesi geçen sözler kullanıyorsun değil mi? İnkâr etme ananı sikerim senin.


Yolda yürürken telefona daldığın zamanlar vardır ya, o sırada bir araba geçer yanından ve "kıl payı" kelimesinin anlamı hayat bulur, arabanın sana çarpmasına ramak kala. Şoför sana küfür eder. Sen ona hallenirsin falan. O sinirin amacı nedir bilir misin?

Öldürmediği için mi sinirlidir?

Çarpamadığı için mi?

Çarpamadığı için mi?


Bak şimdi, eğer o araba sana çarpsaydı ne olurdu biliyor musun? Bilme. Ben anlatayım otur da. Araba sana çarpsaydı şoförün panikten eli ayağı titrerdi. Sonra kıyamet götünde patlamış gibi çıkardı arabadan. Gelir yanına, bir şeyin var mı diye sorar eğer bilincin yerindeyse. Yapmacık o hümanist tavırlarla ilk yardım bile yapmaya çalışır. Ee amına koyim, ne oldu o demin anlattığım sinir? Kayboldu. Rol oğlum rol. Orospu çocuğu, seni de düşünmüyor emin ol. Kenan'ın dediği gibi "prosedür gereği çekilen acılar" hepsi amına koyim.


Bu olay, feys gibi yerlerde "bayramdan bayrama" tabiri gibi hortlayan sözde duyarlı amcık ağızlılarla bire birdir. Konuşamıyorum kimseyle. Güvenmiyorum da. Çünkü kendime bile güvenmiyorum artık. Çünkü en çok ben siktim kendi hayatımı. Çünkü herkesi tanıyacak kadar nefret doluyum.





Samimiyet dediğimiz oluşum en fazla birinin anasına sövdüğünde "o yürekten etmiyo ya" demek ve anlamsızca gülmekten ibarettir. Ama kimse aynı eczaneden aldığı bir milyonuncu prezervatifin ardından, eczane sahibinin "Fuat ağbi çileklisini al yenge onu seviyo heehehe" dediğine şahit olamaz. Sınırlar, kapanlar, kurallar, zoraki davranışlar ve esneyen ahlak. Bana nasıl geliyor biliyor musun? Şu dokunmatik telefonlara çekilen jelatinlerin köşesinde kalan küçücük toz tanesi gibi. Görmezden gelsen de orada olduğunu biliyorsun. İçindeki pisliği görmezden gelmen de aynen öyle. Birilerine küfür ederken, aslında onlar gibi olamadığın için sinirlerin bozulduğu gerçeğini kabullenmemen de aynı duruma örnektir. Fakat ben kendimden çok sıkıldım. Yapmacık olamadığım her gün kendime iyilik yapıyorum. Ama anneme, "Maşallah oğlunuz çok efendi" diyen kadına küfretmediğim gün kendimi öldüresim gelmişti.


Acaba Allah'ın olmadığına inanan biri, kendine peygamber gibi davranan insanlara "inşallah.." kıvamlı cümleler kurarken ve maneviyat emerek kene misali yaşamaya devam ederken ne hissediyordur lan? Hemen söyleyeyim, babasının parası olmadığı için pazardan aldığı çakma nike tişörtü arkadaşlarına "götünü satsan alamazsın" esprileri eşliğinde hava atan piçler gibi hissediyordur. Tıpkı feyste durumlarında Allah kitap yardırıp özelde kadınları yalayan orospu çocukları gibi. Ya da türbanlı fotoğraflar atıp özelde "sevişelim, kasığını öperim" yazan kaşarlar gibi. Herkes gibi. Hepimiz gibi. Bizim toplum ahlakını bozmak için internet kablosu yeterlidir. Ya da son model telefon. Sizinle aynı yönden bakamadığım için kendimin amına koyim. Orospu çocukları dengemi bozdunuz. Ruhunuzu sikeyim sizin. Olmak istemediğim şekilde yonttunuz beni. Buna da izin verdiğim için götümden siksinler beni. Şuraya yazmak, uzun bir kabız döneminden sonra bağırsakları tamamen boşaltana kadar sıçmak gibi rahatlatsa da, o da anlık oluyor artık sadece. Saniyelik. Yazı bitmeden geçiyor o his. Ama en azından yazabiliyorum diye avunuyorum. Avuntularımı da sikeyim. Her şeyi ta götünden sikeyim.


Siktir git.






Mesut Cihan Demirel.

3 yorum:

  1. merhaba, dinle ilgili bi cümlenin peşine düşmüşken kendimi senin blog yazılarını okurken buldum, sanırım evrende tek tür yaratılmış değilim, benim gibi düşünen birileri de varmış iyiki de varmış :)

    YanıtlaSil